“Yapamadım, Edemedim, Gidemedim derken ömür bitti” bu cümleyi gördüğüm facebook paylaşımının kimden geldiğini hatırlamıyorum. Fakat köylerden birinde eşeği ile dolaşan yaşlı bir adam ile karşılaşmış bir gezginin paylaşımıydı. (Belki buradan gezgine ulaşabilirim.) Genelde beğendiğim yazıları ve insan yüzlerini saklama özelliğim vardır. Yaşlı adamın yüzünü kaydetmeme rağmen yazı, okuduğumda beni o kadar etkilememiş olmalı ki kaydetmemişim. Bazen böyle oluyor: ilk karşılaştığımda anlayamıyorum, bağlantıları kurabilmek için zamana ihtiyacım oluyor. Sonra rüyama girdi, çok düşündürdü bu cümle ve sahibi. Tekrar okumak için geri döndüğümde ise onca paylaşımın arasında bulamadım.
Bu cümleyle kendimi, hayalini kurduğum ama başlamaya cesaret edemeyip de kaçındığımda sürekli tekrarladığım ve böyle mi olmalı sorusuyla bitirdiğim bir roman cümlesinde buldum: “Bir düşler kıyımıdır yaşam; çiğnenmiş, ihanete uğramış, satılmış, bırakılmış, unutulmuş bir düşler mezarlığıdır…Ne israf! * Sonra otuzlu yaşlarımda okuduğum Teğmen Drogo’nun* bende oluşturduğu dramına gitti aklım. Tüm yaşamı boyunca hayatına anlam katacağı hayaliyle yıllarca beklediği savaş, ilerleyen yaşlarında çıkmış ama o hastalanarak savaşın bir parçası olamamıştı. Üzüntüsünün yansımasını bugün bile hissederim.
“Yapamadım, edemedim, gidemedim derken ömür bitti” hangi sosyo kültürel durumda ya da hangi coğrafyada olursa olsun çok kişinin yüreğine dokunacağına eminim. Yaşamın getirdikleri karşısında kendini, isteklerini, beklentilerini erteleyen, ertelemek durumunda kalan insan… Ama söze değil de söyleyene baktığımda yaşlı adamın gözlerinde, dudaklarının kenarındaki kıvrımlarda yaşamın kabullenilişini, mutluluğu ve umudu görmeyi tercih ettim. Belleğim 2800 yıl öncesinden Homeros’a vardı yine. Odysseia’da Odysseus ölüler ülkesinde Akhilleus ile karşılaşır ve aralarında şu konuşma yaşanır:
Oysa senden mutlu adam yok, Akhilleus;
ne geçmişte vardı senden mutlu, ne gelecekte olacak:
Biz Argoslular sayardık seni sağlığında bir tanrı gibi,
burada, ölüler arasında da, sürdürmedesin gücünü,
hiç üzülme tasalanma, Akhilleus, öldün diye.-
ben böyle dedim, o da hemen karşılık verdi, dedi ki:
-Ballandırma bana ölümü, şanlı Odysseus,
Bütün geçmiş göçmüş ölülere kral olacağıma
El kapısında kulluk edeydim keşke,
Varlıksız, yoksul bir çiftçinin yanında ırgat olaydım.* * *
Her şeye rağmen yaşamın güzelliğini fark edebilmek ve yaşadığımız sürece son ana kadar hayatımızı değiştirme olanağımız olduğunu hatırlamak dileği ile bir cümle, bir fotoğraf başka yazarlarla buluştu, mozaiğe dönüştü ve Rhapsodos Mozaik’te yerini aldı.Umudunu, peşinde koşacağı düşlerini Sanat ve Edebiyat ile besleyen, vazgeçmeyen ama dönüşmeyi de becerebilen herkesle Rhapsodos Mozaik’te buluşmak dileği ile…
*Krala Veda, Pierre Schoendoerffer, Çev.Özdemir İnce , Can yayınları, 1990, s. 50
**Tatar Çölü, Dino Buzatti,çev. Hülya Tufan,İletişim Yayınları,2004
***Odysseia, Homeros, Çev. Azra Erhat- A.Kadir, Can Yayınları, 11. Bölüm, 485
Bu mekana girdiğim an’dan itibaren düşlerin mucize güçler tarafından duyularak şimdiye aktarıldığını hissettim. O kapıdan her girdiğimde hâlâ aynı hisse sahibim. Emeğine, yüreğine, ışığına sağlık.
Teşekkür ederim.Her mevsim, gece ve gündüz, farklı ışıklarda farklı duygularla ağırlamaktan mutluluk duyarım.